13. LOKANTADA Biz şimdi Marmara denizi kıyısında bir lokantadayız. Bu sabah telefonla altı kişilik yer ayırttım. Akşam lokàntaya geldik ve yerimize oturduk. Masamız cam kenarındaydı. Garson masaya tabak ve bardakları koydu. Tabakların yanına kaşık, çatal ve bıçakları koydu. Hemen sonrasında yemekleri getirdiler. Aman tanrım!! Ne güzel görüntü… Türk kebabları (şiş kebab, adana kebab)… Yeşil salata… daha neler... Tabiki Türk Rakısı… Sonra Türk tatlıları ve Türk kahvesi… Çok lezzetli bir akşam yemeğiydi. |
 ÐÅÑÒÎÐÀÍÅ Ìû ñåé÷àñ â ðåñòîðàíå íà áåðåãó Ìðàìîðíîãî ìîðÿ. Ñåãîäíÿ óòðîì ÿ çàáðîíèðîâàë ïî òåëåôîíó ñòîëèê («ìåñòî») íà øåñòü ÷åëîâåê. Âå÷åðîì ìû ïðèåõàëè â ðåñòîðàí è ñåëè çà íàø ñòîëèê («íà íàøå ìåñòî»). Íàø ñòîëèê áûë ó îêíà (kenar – êðàé). Îôèöèàíò ïîñòàâèë íà ñòîë òàðåëêè è ñòàêàíû. Ðÿäîì ñ òàðåëêàìè îí ïîëîæèë ëîæêè, âèëêè è íîæè. Çàòåì ïðèíåñëè åäó. Áîæå ìîé («ïîùàäû, Ãîñïîäü ìîé»)! Êàêîé êðàñèâûé âèä... Òóðåöêèå êåáàáû (øàøëûê, îñòðûé ëþëÿ-êåáàá /Àäàíà – íàçâàíèå ãîðîäà/)... Çåëåíûé ñàëàò... è òàê äàëåå (daha – åùå)... Êîíå÷íî, òóðåöêèé ðàêû (òóðåöêàÿ âîäêà)... Ïîòîì òóðåöêèé äåñåðò («ñëàäîñòè») è òóðåöêèé êîôå... Êàêîé áûë âêóñíûé óæèí! |